
Osmanlı’yı Yabancı Gözlerle Tanımak: Hayranlık ve Eleştiri Arasında
Osmanlı İmparatorluğu, asırlık yolculuğunda sadece kendi halkını değil, yabancı gözleri de büyüledi. Gezginler, diplomatlar, tarihçiler kalemlerini bu topraklara daldırdı; kimi hayranlıkla, kimi eleştiriyle yazdı. Geçen hafta bir Osmanlı sergisinde Avrupalı bir seyyahın çizimini görünce, “Acaba bizi nasıl görmüşler?” diye merak ettim. Bu makalede, yabancıların Osmanlı’ya bakışını keşfedeceğiz.
1. Batılı Seyyahların Kaleminden: İhtişam ve Şaşkınlık
Osmanlı’ya ayak basan Avrupalılar, gördüklerini kağıda dökmekten geri durmadı.
- Tavernier’in Gözleri: 17. yüzyılın Fransız gezgini Jean-Baptiste Tavernier, padişah saraylarının görkemine hayran kaldı. “Böyle bir düzen Avrupa’da zor bulunur,” diyerek devletin gücünü övdü.
- Lady Mary’nin Notları: 18. yüzyılda İngiliz bir diplomat eşi olan Lady Mary Wortley Montagu, Türk hamamlarını ve kadınların özgürlüğünü yazdı. “Avrupa’da kadınlar bu kadar rahat değil,” dediğinde şaşırdım.
- Busbecq’in Övgüsü: 16. yüzyıl Avusturya elçisi Busbecq, Osmanlı ordusunun disiplinini görünce, “Avrupa’nın öğreneceği çok şey var,” diye not düştü.
2. Yönetim ve Hukuk: Adaletin Tartışması
Osmanlı’nın idari sistemi, yabancılar için hem ilham hem de gizemdi.
- Voltaire’in Hayranlığı: Fransız filozof Voltaire, Osmanlı’nın Hristiyan ve Yahudilere tanıdığı özgürlüğü överek, “Avrupa’daki din kavgalarına bakın, bir de buraya,” dedi. Bu hoşgörüyü düşününce gurur duydum.
- Knolles’un Analizi: 17. yüzyıl İngiliz tarihçisi Richard Knolles, merkezi yönetimi ve vergi düzenini inceledi. “Sadakatle işleyen bir makine,” benzetmesi aklıma kazındı.
3. Hristiyan Halkların Hayatı: Özgürlük ve Vergi
Osmanlı idaresindeki Hristiyanlar, yabancılar için hem övgü hem eleştiri konusuydu.
- Millet Sistemi: Gayrimüslimler kendi dinlerini yaşayıp, mahkemelerini kurdu. Ama cizye vergisi gibi yükler de vardı.
- Zor Günler: Savaş zamanlarında zorunlu göçler ve ağır vergiler, bazı seyyahların kaleminde “baskı” olarak yer aldı. Bu çelişkiler, tarihin karmaşasını hissettirdi.

4. Devşirme ve Kölelik: Fırsat mı, Zulüm mü?
Osmanlı’nın devşirme sistemi ve köle ticareti, yabancıları ikiye böldü.
- Devşirme: Hristiyan çocuklarının alınıp yönetici yapılması, kimine göre bir fırsat, kimine göre zorbalıktı. “Hem acı hem yükseliş,” diye yazan bir elçiyi okuyunca durdum.
- Köle Ticareti: Afrika’dan gelen köleler, sarayda ya da tarlada çalıştı. Bazıları paşa bile oldu! Yabancılar, bu çarkın hem adil hem acımasız yanlarını not etti.
5. Ticaretin Nabzı: Pazarların Zenginliği
Osmanlı ekonomisi, yabancıları çarşıların büyüsüne kaptırdı.
- Marco Polo’nun İzlenimi: 13. yüzyılda bölgeden geçen Venedikli tüccar, Osmanlı’dan önce bile ticaretin canlılığını yazdı. Osmanlı ile bu daha da parladı.
- Evliya’nın Karşılaştırması: 17. yüzyılın gezgini Evliya Çelebi, Avrupa’yı da gördü ama “Osmanlı yolları daha düzenli,” dedi. Bunu okuyunca gururlandım.
6. Eleştiriler: Çöküşün Gölgesi
Osmanlı her zaman alkışlanmadı; eleştiriler de bolddu.
- Burke’ün Bakışı: 18. yüzyıl düşünürü Edmund Burke, çöküşle birlikte yolsuzlukları ve hantallığı diline doladı.
- Mill’in İddiası: 19. yüzyıl tarihçisi James Mill, “Bilimde Avrupa’yı yakalayamadı,” diyerek reform eksikliğini eleştirdi. Bu beni düşündürdü.
Sonuç: Osmanlı’nın Yabancı Aynası
Osmanlı, yabancılar için bir hayranlık ve tartışma sahnesiydi. Kimi ihtişamına kapıldı, kimi eksiklerini yazdı. Hoşgörüden devşirmeye, ticaretten çöküşe, her kalem başka bir açıdan baktı. Osmanlı’yı merak edenler için bir öneri: Tavernier’in seyahatnamesini ya da Lady Mary’nin mektuplarını okuyun; bu gözler, asırlık bir hikayeyi fısıldıyor.
Yorum Gönder
0Yorumlar