Rumeli Şarkıları: Ninenin Ninnisinden Dedemin Ağıtına

0



Rumeli Şarkıları: Balkan Türkleri’nin Yüreğinden Dökülen Ezgiler

Rumeli şarkıları deyince, arkadaş, içimde bir sızı başlar, ama güzel bir sızı. Balkan Türkleri’nin o türküleri, sanki dedemin tarlasında, ninenin soba başında söylediği ninniler gibi. Yüzyıllarca o topraklarda yaşadılar; sürgün gördüler, evleri yakıldı, ama yine de türkü söylemeyi bırakmadılar. Acıyı, sevdayı, hasreti o ezgilere döktüler. Gel, şurada oturup Rumeli şarkılarını konuşalım; neler anlatır, nerden gelir, bize ne hissettirir, içimizden geldiğince paylaşalım.


1. Rumeli Şarkıları Nereden Gelir?

Rumeli, Balkanlar’ın Osmanlı zamanındaki adı. Türkler o topraklara 14. yüzyıldan itibaren geldi; köyler kurdu, camiler yaptı, türküler söyledi. Bu şarkılar, Anadolu’dan götürdükleri ezgilerle Balkanlar’ın havasını harmanladı. Deliorman’da tarla sürerken, Prizren’de düğün kurarken, Batı Trakya’da hasret çekerken doğdu. Kimi türkü Osmanlı’dan iz taşır, kimi Balkanlar’ın o yanık melodisini. Ama hepsi, Balkan Türkleri’nin yüreğinden çıktı.

Bir nine anlatmıştı: “Bizim türkülerimiz, köyümüzün sesiydi.” O ses, bazen bir sevda, bazen bir ağıt oldu, ama hep bizim kaldı.


2. Acının Türküleri

Balkan Türkleri’nin hayatı kolay değildi, ahbap. Sürgünler, katliamlar, göçler… Bu acılar türkülere sindi. Mesela “Yanıyor Balkanlar” diye bir türkü var, dinlerken gözlerin dolar. “Yanıyor Balkanlar, tutuşuyor dağlar / Gidecek yerim yok, ağlıyor analar” der, sanki o günleri yaşıyorsun. Bir başka türkü, “Kalk Gidelim Rumeli’ye”, hasreti anlatır; “Evim barkım kaldı, elimde bir heybe” diye yakılır.

Düşün, düşün: Bir ana, evladı yolda kaybolmuş, oturmuş bu türküyü mırıldanıyor. O sözler, o melodi, Balkan Türkleri’nin çektiklerini anlatır. Ama yine de umut var içinde, pes etmemişler.


3. Sevdanın ve Düğünün Ezgileri

Acı var, ama Rumeli şarkıları sadece ağlatmaz, bazen de gönlünü açar. “Rumeli Kızı” diye bir türkü var mesela: “Rumeli kızı, al yanağında / Gönlüm düşer bir bakışında.” Sevdalı bir delikanlının dilinden dökülür, dinlerken içindeki kıpırtıyı hissedersin. Düğünlerde çalan “Konyalı” ya da “Üsküp’ün Taşına Bak” gibi oyun havaları da cabası; Balkan Türkleri halay çeker, horon teper, hayatı kutlar.

Bir amca demişti: “Düğünde türkü çaldı mı, acılar unutulur.” O ezgiler, Balkan Türkleri’nin neşesini, dayanışmasını taşır.


4. Bize Kalan Miras

Rumeli şarkıları, Balkan Türkleri’nin bize bıraktığı en güzel miraslardan biri. Türkiye’ye göçenler bu türküleri getirdi; İstanbul’da, İzmir’de, Trakya’da hâlâ söylenir. “Çalın Davulları” mesela, bir düğünde çalar, ama sözleri o eski günleri hatırlatır. “Kalenin Bedenleri”ni duyarsın, sanki deden yanında mırıldanıyordur.

Bir teyze anlatmıştı: “Babam sürgünden geldi, bu türküleri unutturmadı.” O ezgiler, kimliğimizin bir parçası; Balkanlar’dan buraya taşıdığımız bir nefes.


Sonuç: Rumeli Şarkıları Bizim Sesimiz

Rumeli şarkıları, Balkan Türkleri’nin yüreğinden dökülen bir çığlık, bir sevinç, bir hatıra. Acıyı da anlatır, sevdayı da, direnişi de. O türküleri dinleyince, dedemin tarlasını, ninenin sobasını görür gibiyim. Bu yazıyı, o ezgileri yaşatmak için yazdım, ahbap. Balkan Türkleri’nin sesi hâlâ kulaklarımızda; unutmayalım, söyleyelim, içimizde yaşatalım.


Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)