Edirne ve Trakya’nın İşgali: Bulgar Zulmü ve Türk Direnişi

0



Edirne ve Trakya’nın İşgali: Bulgar Zulmü ve Türk Direnişi

Edirne ve Trakya, Balkan Savaşları’nın en ağır günlerini yaşamış yerlerden. 1912-1913 yılları, Türk halkı için hem kayıplarla hem de acılarla dolu bir dönem. Bulgar ordusu buraları işgal etmiş, sivillere karşı savaş suçları işlenmiş, sonra Türk askeri geri dönüp o toprakları kurtarmış. Bu hikâyeyi anlatırken insanın içi burkuluyor, ama gerçekleri bilmek gerek. Gelin, o günlere bir bakalım; neler olmuş, nasıl toparlanmışız.


1. Bulgarların İşgali: Edirne’nin Düşüşü

Birinci Balkan Savaşı 1912’de başladı. Osmanlı o zamanlar zayıf, ordu yorgun. Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ birleşip Rumeli’ye saldırdı. Bulgarlar, Edirne’yi gözüne kestirdi; hem stratejik hem de sembolik bir şehirdi. Ekim’de savaş patlak verdi, Bulgar ordusu hızlıca ilerledi. Edirne’yi kuşattılar, Şükrü Paşa komutasındaki askerlerimiz 5 ay direndi. Ama cephane bitince, 26 Mart 1913’te şehir düştü. O gün, Edirne’nin sokaklarında bayram yapan Bulgarlar, Türk halkı için ise kâbusun başlangıcıydı.

İşgal sadece toprak almakla bitmedi. Bulgarlar, Trakya’da ve Edirne’de Türk sivillere karşı büyük bir vahşet gösterdi. Evler yağmalandı, köyler yakıldı. İnsanlar göçe zorlandı, kalanlar ise korkunç günler yaşadı. Edirne’nin Kıyık semtinde cinayetler, kadınlara ve çocuklara yapılanlar o dönemin raporlarında yazıyor. Bulgarlar, Türk nüfusu sindirmek istiyordu; bu bir savaş değil, resmen kıyımdı.


2. Savaş Suçları: İnsanlık Nereye Kayboldu?

Bulgarların işlediği savaş suçları, tarihin en karanlık sayfalarından. Uluslararası Carnegie Raporu’na göre, Edirne’de Sarayiçi’nde 15 bin Türk askeri esir ve 5 bin sivil toplanmış. Yiyecek yok, su yok; insanlar açlıktan ağaç kabuğu yemeye çalışmış. Çoğu ya hastalıktan ölmüş ya da Bulgar askerlerinin süngüleriyle can vermiş. Esirlere işkence edilmiş, sivillerin evleri talan edilmiş. Kadınlar, çocuklar bile bu zulümden kurtulamamış; tecavüz ve katliam haberleri o günlerin tanıklıklarında duruyor.

Osmanlı kaynakları da aynı acıyı anlatıyor. Bulgarlar, Türk halkını yerinden etmek, korku salmak için bu vahşeti yapmış. Trakya’da köyler boşalmış, insanlar yollara düşmüş. O günleri yaşayanlar, “Bir lokma ekmek için yalvardık” diye anlatırmış. Bu, sadece bir işgal değil; insanlığın unutulduğu bir dönemdi.


3. Türk Ordusunun Dönüşü: Bulgarlar Kaçarken

Birinci Balkan Savaşı’nda Türk ordusu Doğu Trakya’da, Çatalca hattında direniyordu, ama yenilgi kaçınılmazdı. Edirne düşmüştü, umutlar azalmıştı. Derken İkinci Balkan Savaşı çıktı, 1913 yazı. Bulgarlar birinci savaşta çok toprak alınca, Yunanistan, Sırbistan ve Romanya onlara karşı birleşti. Bulgar ordusu her yerde sıkışıp zayıfladı. İşte bu, Osmanlı için bir fırsat oldu.

Enver Paşa komutasındaki Türk askeri, Temmuz 1913’te taarruza geçti. Çatalca’dan Edirne’ye doğru ilerlediler. Bulgarlar, sayıca azalmış, moralleri çökmüştü. Edirne’de tutunamadılar, 21-22 Temmuz’da şehri bırakıp kaçtılar. Türk ordusu Edirne’yi geri aldı; halk sokaklara döküldü, sevinç gözyaşlarıyla doldu. Bu, sadece bir zafer değil, kaybolan umudun geri dönüşüydü.


4. O Günlerden Geriye Ne Kaldı?

Bulgar işgali ve savaş suçları, Trakya’da ve Edirne’de derin izler bıraktı. Binlerce insan hayatını kaybetti, evler yıkıldı, aileler dağıldı. Türk ordusunun geri dönüşü bir teselli olsa da, o acılar unutulmadı. Bugün Edirne’yi gezerken, o günlerin ağırlığını hissedersin; Sarayiçi’nde, eski mahallelerde bir hüzün var sanki.

Bu hikâye, bize hem kaybettiklerimizi hem de direncimizi hatırlatıyor. Bulgarların zulmü, insanlığın ne kadar karanlık olabileceğini gösteriyor; Türk askerinin dönüşü ise umudun bitmediğini. Tarihi bilmek, o günleri yaşayanları anlamak demek; bu yüzden anlatmak, hatırlamak lazım.


Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)